ÖZGECAN’IN ARDINDAN…

ÖZGECAN’IN ARDINDAN…

By In Genel, Haberler On 11 Şubat 2020


Özgecan’ın ardından geçen 5 yılda binlerce Özgecan’ı yitirmenin acısı ve utancıyla…

Mersin Kent Konseyi Başkanı Faik Burakgazi’nin 5 yıl önce kaleme aldığı ‘Özgecan’ın Ardından’ mektubu:

“Bizi Affet”

ÖZGECAN’IN ARDINDAN

Sevgili Özgecan,

Seni son yolculuğuna uğurlamak üzere Mersin Şehir Mezarlığında toplanmıştık. Çoğu birbirini tanımayan duygudaş büyük bir kitleydik. 

Herkesin yüzünde, sana reva görülenlerin yarattığı tarifsiz bir acı ve keder vardı. 

Kadın ve erkek karışık şekilde saf tutarak cenaze namazını kıldık. Tabutunu hep birlikte omuzlamayı beklerken, hemcinslerin bir anda tabutu çevreledi ve “bir erkeğin daha eli değmesin” diyerek tabutunu omuzlarına aldılar. 

Öfkeliydiler… 

Erkek egemen bir düzenin yaşattığı bu acılara öfkeliydiler. 

Her gün ülkenin bir yanında kadına uygulanan şiddete öfkeliydiler. 

Ülke yönetiminin en tepesinde yer alan erkek egemenlerin “Kadın ile erkek eşit değildir zaten” sözlerine öfkeliydiler.    

Son yıllarda bu söylemler çokça işitilir olmuştu. Belki gitmeden önce senin de duymuşluğun vardır.

Hani bir zat, devletin televizyonunda “Hamile kadının sokakta dolaşması terbiyesizliktir” demişti ya! Aynı zat bu kez “6 yaşındaki çocukla evlenebilirsiniz” diyerek adeta kanımızı dondurdu.

Sence de kan donduran bu sözlere öfke duyulmaz mı?

Bu ülkede “Kız mıdır, kadın mıdır” diye yorum yapan erkek egemen kültür gittikçe güçleniyor… 

Çocuk yaşta evlendirilen kız çocuğu sayısı, inanmayacaksın ama 181 bin oldu.

Geçen, gazeteler yazdı: Üvey kızına tecavüz eden baba “kızın ruh sağlığı bozulmadı raporu” ile cezada indirim aldı. 

Ülkede din, vicdani eksenden çıkıp siyasete ve cebe sermaye oldu. Asıl istismar şimdi başladı. 

Toplum suçlu üretiyor; üstelik her geçen gün artan bir yüzdeyle… 

Kadına karşı şiddet, ceza yasaları ve hukuk sistemi ile adeta korunuyor. Bu gidişle başka Özgecan’ları da koruyamayacağız!

Medyada yer alan bir haberde gelişmiş demokrasilerin birinde mahkeme herkese ders verir nitelikte bir karara imza atmış:

İngiliz yargıç gece yarısı parktan geçen bir kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis cezası verince, gazeteciler sormuşlar “Adam kıza dokunmadı bile. Kaçan kızın çığlıklarına yetişenler de adamı yakalamışlar. Bu 7 yıl 7 gün çok değil mi?”

Yargıcın cevabı hukukçulara ders niteliğindedir.

“Kızı korkutmanın cezası 7 gündür. 7 yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırı cezasıdır.”

Konuyu daha fazla dağıtmayayım: Seni uğurlayışımızı anlatıyordum…

Naaşın binlerce hemşehrinin katılımıyla kabrinin başına getirildi. Sevgili Annenin feryatları yükseldi birden: “Kalbi temiz, yüreği temiz kızım! Her konuda herkese iyilik yapan kızım!” Ağıtlar yükseldikçe yer-gök inledi Özgecan.                                                                                                            

Ya baban…? 

Baban tabutuna sarıldı “gelinliğini getirin kızımın” diye feryat etti. 

Hepimizin boğazı düğümlendi o an, gözyaşlarımız sel oldu. 

Sözün bittiği yer denir ya: tam da öyle işte!

Evinizin önünde taziye çadırı kuruldu.

Herkes geldi, taziyelerini bildirdi. 

İnsanoğlu bir ayıbıyla yüz yüze kalmıştı. Herkes çalakalem bir şeyler yapıyordu. Siyasiler üzüntülerini bildiren mesajlar yayınlıyorlardı. Suçluların telaşı içindeydiler sanki… 

Başından beri sıra dışı davranan eli öpülesi baban, bir yandan da insanlığa ders vermekteydi. “Kızıma bu kötülüğü yapanın ailesine, Allah’tan yardım diliyorum” demişti. O acılı anında bile vakur ve sağduyulu bir duruş sergilemiş, insanların yüreğine dokunmuştu.

Sevgili Özgecan! Can Kızımız!

Senin ardından Türkiye ayaklandı. Kadınlar, gençler, vicdanlı insanlar topyekun yollara düştü. Kadınları öldürmeyin, şiddet uygulamayın diye çığlıklar yükseldi. Sadece Türkiye’de değil, artık her yerde sen vardın. Herkes senin için gözyaşı döküyor, seni koruyamamanın ezikliğini hissediyordu.

İngiliz Gazetesi Daily Mail, Türkiye’de tek başına tatil yapacak kadınları uyaran yazılar yazdı. Almanya Nürnberg’de, Bremen’de, Münih’de, Berlin’de binlerce insanın katılımıyla senin şahsında şiddet kınandı. Paris, New York ve dünyanın daha birçok yerinde yürüyüş ve protestoların ardı arkası kesilmedi. Türkiye’de anılmadığın hemen hiç bir şehir, kasaba kalmadı. 

Senden sonra 26 yaşından küçük olanlara Servis Şoförlüğü yasakladı. Trabzon Avrasya Üniversitesi müfredatına “Kendini Savunma” dersi koydu.

Daha ne anlatayım? Aslında senden sonra çok şey oldu… Senden sonra olanları ve içinde bulunduğum duygu sarmalını tam anlatabilsem belki de bu yazı senin ardından yazılan en anlamlı ve en maksada uygun olan yazı olurdu.

Sevgili Özgecan,

Biliyorum üzüntümüzü anlatmama kelimeler yetmedi. Ama hayatın uğruna bize öğrettiğini söylemeliyim:

Sen bu toplumun canı, vicdanı ve isyanı oldun!

Seni, geleceğini, hayallerini koruyamadık!

Bizi affet…!

Faik BURAKGAZİ 

Mersin, 24.02.2015