NE IRMAK, KALDI NE AKARSU!

NE IRMAK, KALDI NE AKARSU!

By In Genel, Haberler On 23 Mart 2020


Birkaç yıl önce ‘Beyaz Geceler’ mevsiminde Norveç’in Bergen şehrine gitmiştim. Bergen, unutamadığım şehirlerarasında yer alan, fiyortları ve doğal güzellikleriyle insanı büyüleyen bir şehir.

Bu şehiri ve çevresini gezip gördükten sonra dönüş yolunda “Dünyanın bütün suları buraya akıyor” demekten kendimi alamamıştım. Fiyortları gezerken, benzerini daha önce görmediğim bir coğrafyaya tanıklık etmenin benim için bir şans olduğunu düşünmüş ve kendimi mutlu hissetmiştim.

Buralarda dağlar, tepeler; suları yüksekten akıtma yarışındaydılar sanki! Pamuk beyazlığında çağlayan sular, doğanın yeşil fonunu kullanarak çok uzaklardan bile net ve güzel görünüyorlardı.

Dünya su zengini ülkeleri arasında yer alan Norveç seyahatimden sonra, Türkiye’deki kuraklığı da hatırlayarak, dünya tatlı su dağılımını merak etmiş ve araştırmıştım.

Türkiye küresel ısınmayı fazlaca hisseden ülkeler arasında yer almaktadır. Oysa ülkemizde elli yaşın üzerinde olan herkes bilir ki, bir zamanlar Türkiye’nin her tarafından nehirler, ırmaklar akardı. Yanlış su politikaları ve ormanların yok edilmesiyle bugün ne ırmak kaldı ne de bir akarsu… Birkaç yıl öncesine kadar Konya Ovası ve Trakya’da 8-10 metre derinlikte su bulmak mümkünken, şimdi çok daha derinlere inerek ancak bulunabiliyor.

Bu hafta sonunda bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de Dünya Su Günü kutlanacak. İnsanların hayatta kalması ve sağlıklı yaşaması için suyun önemi anlatılacak. Suyun tasarruflu ve yerinde kullanılmasına dönük yol ve yöntemlere vurgu yapılacak. Konunun aciliyetine, önemine, planlanmasına ve bilince çıkarılması gerektiğine inanmışlığımızdan dolayı destek amacıyla bu haftaki yazımızı “su”ya ayırdık.

Yeryüzünde bulunan suların %97’si tuzlu, %3’ü tatlı sudur. %3’lük dilimi oluşturan tatlı suyun sadece %1’i içilebilir sudur. Bu oranları öğrendikten sonra suyun petrolden daha kıymetli olduğunu anlamak zor değildir.

Bir ülkede kişi başına düşen su miktarı 8 bin metre küp üzerindeyse, o ülke su zengini sayılmaktadır. Kişi başına bin metre küpün altındaki ülkeler de su fakiri olarak değerlendirilmektedir.  Türkiye’nin su varlığı konusunda iç açıcı bir noktada olmadığını belirtmemiz gerekir. Ülkemizde kişi başına düşen su miktarının 1519 metre küp olduğu düşünülürse su fakiri olma yolunda hızla ilerlediğimizi, hatta fakirlik sınırında olduğumuzu söyleyebiliriz.

Dünya su dağılımı haritasını incelediğimizde dünyanın su fakiri ülkelerinin Akdeniz’in güneyinde yer alan ve Akdeniz’e komşu ülkeler olduğunu görürüz. Akdeniz’in kuzeyinde yer alan ve İspanya Türkiye hattında bulunan ülkeler ile İran, Suudi Arabistan, Hindistan, Pakistan ve Çin kişi başına 1600 – 3000 metreküple su yoksulu ülkelerin hemen üstünde yer almaktalar. Küresel ısınmanın en çok etkileyeceği bölgeler hiç kuşkusuz yukarıda su fakiri ve ona yakın konumda tarif ettiğimiz ülkeler olacaktır.

Görünen o ki, Türkiye su konusunda bir disiplin yaratmak zorundadır. Merkezi idare ve yerel yönetimlerin uyum içerisinde milli bir planlama çerçevesinde suyu ele almaları zorunludur. Sorunu yaratan bugüne kadar uygulanan orman ve su politikalarının tutarsızlığıdır. O halde su havzaları, ormanlar, tarımsal sulama yöntemlerin ve yer altı sularıyla ilgili mevzuatı yeni baştan ele almak gerekmektedir.

Şu anda sürdürülebilir bir su politikası oluşturmak kapımıza dayanan en önemli sorunlarımızdan biridir. Toplumun tüm kesimlerini içeren ve en önemlisi çocuk ve gençlere yönelik eğitim programları uygulamaya konmalıdır. Bu konuda çocuklara yapılacak yatırım üst düzey bir verim olarak ülkemize geri dönecektir.

Faik BURAKGAZİ (Mersin İmece Gazetesi, 18.03.2015)